10 Eylül 2009 Perşembe

İnsan Sıfatını Hak Etmeyenler

İstanbul’u derinden yaralayan sel felaketi sonrası ortaya çıkan manzara kalbimizi acıtmaya devam ediyor. Plansız şehirleşme, yaşanılan büyük zararlar, hayat kayıpları ve son olarak da çirkin yağma manzaraları…


Türk insanı olarak hep övünerek anlattığımız “kötü günde bir olma” deyimi de sanırım toplumumuzun maruz kaldığı yozlaşma belasından nasibini bolca alıyor. Zorda olan komşuya yardım etme prensibi ile yetişen bizler, bugünlerde ortaya çıkan bu çirkin insanları görünce bu kişilerin insanlıklarından şüphe ediyoruz. İstanbul’u yönetmeye çalışanların açıklamalarına göre felaketin mali bilançosu yaklaşık 100 milyon dolar. Bu mali kaybın içerisinde yol, park, bina gibi kamu mallarının gördüğü zararların yanı sıra mağdur olan vatandaşlarımızın mallarına gelen zararlar da dahil. Su basan depolardan, mağazalardan ve dükkanlardan taşan malları çamurun içerisinden alarak “çeyizini düzmeye” çalışan genç kızlar nasıl bir vicdana sahiptir çok merak ediyorum.


“Nasıl olsa çöpe gidecek” diyerek omuzladığı koliyi gösteren ve objektiflere pişmiş kelle gibi sırıtarak poz veren hırsızların tespit edilerek cezalandırılmalarını beklemek sanırım hayalperestlik olur. Bu terbiyesiz hırsızlara tepki gösteren vatandaşlarımız dayak yemekten son anda yetişen emniyet güçlerinin yardımı ile kurtuluyor. Zonguldak’tan minibüs tutarak yağma yapmaya gelen çapulcuların ellerini kollarını sallayarak evlerine geri dönmelerine izin verilmesi ne yazık ki bu tip kişiliksiz tipleri heveslendiriyor.


Sayın vali ve emniyet müdürümüze sesleniyorum. Lütfen İstanbul’u bu tip insan suretlerinden koruyun. Doğanın mağduru olan insanlar sel ile mi uğraşsın yağmacılardan kurtulmaya mı çalışsın?


Dün gece saat 24:00 sıralarında Ataköy 11. kısım sakinleri yollara döküldü. Sebep hemen arka taraflarından geçen “Tavukçu Deresi’nin” taşması sonucu semtin taşkın sularca sarılmasıydı. Özellikle apartmanların giriş katında bulunan görevlilerin daireleri ve garajlar rögarlardan taşan lağım suları sonucu bir anda pis su ile dolmaya başladı. İnsanlar alt kısımlarda oturan komşularına yardım amaçlı koşuştururken ilk yaptıkları kurtardıkları eşyaları üst kat merdivenlerine taşımak oldu. Saat 02:00 civarında taşkın su durmuştu. Meteorolojiden gelen haberler nedeni ile yağmurun ve dolayısı ile su baskınının tekrarlayacağından korkan semt sakinleri eşyalarını evlerine taşıyamadılar. Herkesin kafasındaki endişe ağızlardan şu cümle ile dökülüyordu: “Ya yağmacılar gelirse”. Bu nedenle sabaha kadar eşyalarının başında nöbet tutanlar oldu. O anda aklıma Yavuz Semerci’nin şehir ve site hayatı hakkında kaleme aldığı ve insanların artık güvenlikli sitelerde yaşamayı tercih etmelerinin en önemli nedeninin bu tip olaylar olduğunun anlatıldığı yazısı geldi.


Hiçbir insan bu korku ile yaşamayı hak etmiyor. Yağmacı denen bu kişiler de insan sıfatını…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder