22 Mayıs 2011 Pazar

Beko Basketbol Ligi Yarı Final Maçları

Son yarı finalistin de belirlenmesinin ardından Beko Basketbol Ligi'nde oynanacak yarı final karşılaşmaları şekillendi. Buna göre yarı final karşılaşmaları:

Fenerbahçe Ülker vs Efes Pilsen 24 Mayıs Salı saat 20:00

Banvit vs Galatasaray Cafe Crown 25 Mayıs Çarşamba saat 20:00

Seride 2. maçların programı da şu şekilde:

Banvit vs Galatasaray Cafe Crown 27 Mayıs Cuma saat 18:00
Efes Pilsen  vs Fenerbahçe Ülker  27 Mayıs Cuma saat 20:30

19 Mayıs 2011 Perşembe

Beko Basketbol Ligi P/O Çeyrek Final Son Maçlar

Fenerbahçe Ülker, Galatasaray Cafe Crown ve Efes Pilsen takımlarının yarı finale yükselmesinin ardından, gözler yarı finale yükselecek son takımın belirleneceği maça çevrildi.

Olin Edirne ile Banvit  19 Mayıs 2011 Perşembe günü saat 18:30'da, Edirne Mimar Sinan Spor Salonunda karşı karşıya geliyor. Seride Banvit 2-1 önde. Bu maçı Banvit'in kazanması durumunda Çeyrek Final serisi sona erecek.

Maçı Olin Edirne'nin kazanması durumunda ise seride tekrar eşitlik sağlanacak ve son yarı finalist 22 Mayıs 2011 Pazar günü saat 15:00'te Balıkesir Kara Ali Acar Spor Salonunda oynanacak 5. maçın ardından belirlenecek.

Yarı final serisine ait maçların programı da Olin Edirne - Banvit maçının seyri sonunda belli olacak.


Fenerbahçe Ülker vs Efes Pilsen (Durum 1-0)

Galatasaray Cafe Crown vs [Olin Edirne - Banvit serisinin Galibi]

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Süper Lige Hoşgeldin Samsunspor

13 Mayıs 2011 Cuma günü, Süper Ligin yeni takımı Samsunspor’un maçlarını oynadığı 19 Mayıs Stadyumu’nu incelemeye gittik. Şehirde, 6 gün sonra, Ata’mızın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basması ile başlatılan büyük ve onurlu mücadeleyi kutladığımız 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı hazırlıklarının yanı sıra; Bank Asya 1.Ligde şampiyon olarak Spor Toto Süper Lig’e yükselen Samsunspor’un kutlama hazırlıkları her sokakta hissediliyordu. Seyahatimizin kısıtlı bir zamanla sınırlı kalması nedeni ile fazla gezemedim ama orada bulunduğum kısa süre içerisinde Samsunspor ile ilgili edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşmak istedim.
Ziyaretimizin amacı,Türkiye Futbol Federasyonu yetkilileri ile birlikte 19 Mayıs Stadyumu’nun Süper
Lig için yeterliliğine bakmak, eksiklikleri tespit ederek 2011/12 sezonu öncesinde giderilmesi yönünde çalışmalar yapmaktı.  Ligimizin üçüncü 19 Mayıs Stadyumu’nda* elden geçirilmesi gereken önemli eksiklikler bulunuyor. Işıklandırma UEFA standardının altında. Eksik olan kamera pozisyonları var. Kale çizgisi kamera pozisyonu gibi…  Bunlar rahatlıkla sezon arasında giderilebilecek eksiklikler. Bu sezonun başından itibaren her maçta kullandığımız panaromik stüdyo yok. Basın toplantı odası olması gereken kapasitenin altında.  Flaş röportaj alanları dar ve geçişleri engeller halde. Ama yukarıda da ifade ettiğim gibi bu eksiklikler, itinalı bir çalışma ile kısa sürede giderilebilecek eksiklikler.
1993 senesinde Samsunspor’un başına geçen Romen teknik direktör Gheorghe (Gigi) Multescu’nun enteresan bir uygulaması varmış. Multescu maçlardan önce oyuncularına soyunma odasında oksijen veriyormuş. Resimde de görebileceğiniz gibi 1997 senesinde Multescu Samsun’dan ayrılsa da, bu oksijen makineleri aradan geçen 14 seneye rağmen, halen soyunma odalarında futbolcuların oturdukları sandalyelerin arkalarında duruyor.
Ziyaretimiz sırasında beni gülümseten bir resmi de paylaşmak istiyorum. Stadyum dışarısından baktığımız zaman hakem ve sporcu girişi aşağıdaki şekilde görünüyordu.
 
 
 
 
 
İçeriden baktığımızda ise durum şu şekilde.
 
 
 
 
 
 
 
Hakem girişinin sporcu girişinden ayrı olması zorunluluğu ile yapılmış bir uygulama ama bu şekilde olmamalı tabi J
1975’te yapılan bir stadyum olan 19 Mayıs Stadyumu Samsunspor yönetiminin ve çalışanlarının üstün gayreti ile bugün halen hizmet veriyor. Ama şehri biraz sonra detaylı anlatacağım büyük bir heyecan sarmış durumda. Yeni bir stadyum…  2010/11 sezonunda, Bank  Asya 1. Lig’de oynadıkları maçlarda büyük bir seyirci ortalaması ile  oynamışlar. Maçlarda taraftar sayısı 10binlerin altına pek düşmemiş. 16.447  koltuk kapasiteli stadyum birçok maçta tam kapasite ile dolmuş. Hatta bazı  maçlarda o kadar büyük talep olmuş ki birçok taraftar stadyum dışarısında  kalarak maçlara girememiş. Bu nedenle bugünlerde söylenti bile olsa, 30-35bin  koltuk kapasiteli yeni bir stadyum şehirde heyecan yaratmış.

 
Bu heyecanın yanı sıra Samsunspor taraftarlarının kafalarını karıştıran bir olay daha var. Samsunspor’un mevcut yönetimi ve başkanı Erkurt Tutu 2010 Şubat’ta iki sene için tekrar başkan seçilmiş. Şehirde Tutu’ya büyük sempati var. Tutu, Samsunspor yönetimine, Samsunspor’un averajla Bank Asyada kalabildiği sezonda gelmiş. Samsunspor’un sahipsiz kaldığı, kimsenin taşın altına elini sokmadığı bir dönemde ekibi ile sorumluluğu alan Tutu, çok kısa bir süre içerisinde takımı bir Şampiyon takım kimliğine kavuşturmuş. Üstelik bunu para harcayarak değil, sistem ve disiplini takıma kazandırarak başarmış. Samsunspor’un, averajla ligde kaldığı sene takımın değeri 19 milyon TL’miş. Bu sene Süper Lig’e yükselen takımın toplam değeri ise yaklaşık 5 milyon TL. Akılcı transfer politikaları sayesinde bugün yakalanan başarı kesinlikle tesadüf değil.  Takımda iki oyucu ön plana çıkartılıyor. Bu oyunculardan biri sürpriz değil, Simon Terwase Zenke. Nijerya’nın kuzey bölgesi olan Kaduna’da 1988 senesinde doğan Zenke, güçlü fiziği ve sağlam kondisyonu ile bu sene takıma büyük katkı sağlamış. Attığı 16 gol ile Bank Asya 1. Ligin gol krallığı tacını da giydi. Samsunspor’u biraz takip eden herkes için Zenke’nin adının ön plana çıkartılması son derece normal; benim duyunca o kadar etkili olmasına şaşırdığım ikinci isim ise Kemal Tokak. 1989 Yüreğir doğumlu Kemal, Çanakkale Dardenel spor tarafından, TFF 3. Ligde Orhangazi takımında oynarken, Samsunspor tarafından keşfedilmiş.  Teknik direktör Hüseyin Kalpar’ın ısrarla istediği Kemal için, Dardanel’in istediği bonservis ücretini, Samsunspor’un kabul etmemesi üzerine, Kemal’in babasının cebinden ödeyerek oğlunu Samsunspor’a getirdiği söylentileri var. Lisansı, ligin ilk maçından sadece birkaç gün önce yetiştirilen Kemal, savaşçı ruhu ve ahlaklı kişiliği ile bu sezon en çok adından bahsettiren futbolcu olmuş.
Tüm bu başarılı işleri gerçekleştiren yönetimin başkanı Erkurt Tutu’nun oldukça mütevazi bir kişiliğe
sahip olduğu ve hatta şampiyonluk resimlerinde bile yer almadığı söyleniyor. Şehirde böylesine evilen bir kişi başkan Tutu… Samsunspor’un Spor Toto Süper  Lige yükselmeyi garantilemesi ile birlikte kulübün daha büyük atılımlar  yapması düşüncesini savunan Galip Öztürk Samsunspor yönetimine talip olmuş. Metro  Turizm’in kurucusu Öztürk, büyük bir maddi kaynak ile yönetime  gelerek,  amsunspor’a yeni bir stadyum yapmayı ve Süper Lig’de başarılı olacak değerli bir kadro kurmayı vaat etmiş. Bu noktada Samsun’lular ikiye ayrılmış durumda. Paranın saadet getirmeyeceğine inananlar mevcut başkanın görev süresi sonu olan 2013 Şubat’a kadar görevine devam etmesi gerektiğini avunurken, diğer kişiler ise Öztürk’ün Samsunspor’a büyük güç katacağını düşünüyorlar.
Başkan Erkurt Tutu,  Öztürk’ün yönetime talip olmasından sonra, yeni seçilmiş olmasına ve 2 sene  zamanı olmasına rağmen kongre kararı almış. Samsunspor’a hizmet etmek isteyen bir işadamına engel lmak istemediğini  söyleyerek 4 Haziran’da yapılacak kongre ile başkanlığı bırakacağını açıklamış.  öylesi, Türkiye’de alışılmamış bir yönetim anlayışına sahip bir başkanın  görevi bırakmasından şahsen züldüm. Umarım her şey Samsunspor için iyi olur.  Bana göre Süper Lig’in her zaman bir futbolcu abrikası olan Samsunspor’a  ihtiyacı var. Yeni Tanju’lar, Ertuğrul’lar, İlhanl’ar, Tümer’ler, Cenk’ler,  Celil’ler ve şimdi Kemal’ler ve daha niceleri için… 
Süper Lige hoş geldin  Samsunspor…
Bu bir Bora Koçyiğit yazısıdır…
* Diğer iki 19 Mayıs Stadyumu Ankara ve Manisa’da bulunmaktadır.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Beko Basketbol Ligi P/O 2. Maçlar

Beko Basketbol Ligi 2010/11 sezonu Play Off  Çeyrek Final 2. maçlarında alınan sonuçlar şu
şekilde:
Efes Pilsen: 78 Pınar Karşıyaka: 74  (Durum 2-0)
Antalya B.Ş.B: 79 Fenerbahçe Ülker:90 (Durum 3-0)*
Banvit:77  Olin Edirne:59 (Durum 1-1)  
Beşiktaş Cola Turka:70 Galatasaray Cafe Crown:80 (Durum 3-0)*

*Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray Cafe Crown yarı finale yükseldiler.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Rehhagel Kimdir? Aranan Futbol Aklı Olabilir mi?

14 Mayıs 2011 tarihinde yapılacak olan Galatasaray kongresinde, başkanlık için yarışacak 3 adaydan biri olan Prof. Dr. Mehmet Helvacı’nın, seçilmesi durumunda takımın başına getireceği “futbol aklı” belli oldu.
Mehmet Helvacı
Helvacı, seçim dönemi süresince katıldığı televizyon ve radyo programlarında, kongre üyeleri ile yaptığı toplantılarda, hep bir futbol aklından bahsetmişti. Galatasaray’ın yaşadığı başarısızlık dönemlerinde, her defasında bir futbol aklının katkıları ile çıkışa geçildiğini ve bugünün de tam olarak bir çöküş dönemi olduğunu söylüyordu. Daha önceki başarısızlık dönemlerinden Jupp Derwall ve Karl-Heinz Feldkamp’ın Galatasaray’da futbol ekolünü baştan şekillendirmesi ile çıkan, üstelik çıkış dönemini Galatasaray tarihinin en büyük başarıları ile taçlandıran kulübün, bugün yine bu şekilde bir futbol aklına ihtiyacı olduğunu savunuyordu.
Futbol aklından kasıt, bu kişiyi sadece takımın başına geçirmek değil, tüm transferlerin, alt yapı sisteminin bu futbol aklı tarafından oluşturulması ve geleceğin şekillendirilmesiydi.
Helvacı bu isimi açıklamadı halen resmen fakat dün twitterda yazdığım gibi bu isim kesinlikle Otto Rehhagel. Peki kimdir Rehhagel? Gerçekten Galatasaray için bir futbol aklı olabilir mi? 
1938, Almanya Essen doğumlu olan Otto Rehhagel, wikipedia’ya göre Alman Futbol Ligi Bundesliga’da futbolcu ve teknik adam olarak 1.000’in üzerinde maça çıkan tek futbol adamı. Profesyonel futbol kariyerine 1957 yılında başlayan Rehhagel, özellikle 1965-72 seneleri arasında FC Kaiserslauten takımında büyük başarılara imza attı. Futbolu bıraktıktan hemen sonra 34 yaşındayken başladığı teknik direktörlük kariyerinde aslında ilk senelerde fazla başarılı olamadı. İlk takımı FC Saarbrücken’i çalıştırırken, Dortmund karşısında aldığı 12-0’lık mağlubiyetten sonra kendisine Otto Torhagel (Otto Gol Fırtınası) adını takmışlardı. Teknik direktörlük kariyerinin hemen başında aldığı bu sonuça pes etmeyen Rehhagel sırasıyla Kickers Offenbach, Werder Bremen, Arminia Bielefeld, Fortuna Düsseldorf, Werder Bremen, Bayern Münih ve Kaiserslauten takımlarını çalıştırdı. Özellikle Werder Bremen takımının başındayken başardıkları lakabını Gol Fırtınasından, Baş Amiral (Vize Admiral) olarak değişmesine de yol açtı. Bu süre zarfında Bremen Alman Ligine tam anlamı ile damgasını vurdu. UEFA Kupa Galipleri Kupasını kazandı ve ezeli rakipleri Hamburg’u neredeyse her alanda saf dışı bıraktı. 
2001 senesinde kariyeri için çok büyük bir adım olan Yunanistan macerasına yelken açtı. EURO 2004 turnuvasında gösterilen müthiş performans sonrasında 2004 senesinde “Yılın Yunanlısı” ödülünü aldı.
Rehhagel’in teknik direktörlük tarzı “kontrollü hücum” şeklinde ifade ediliyor. Savunma iskeletinin temelinde çok güçlü ve iri, hava toplarında başarılı en az 2 bazen 3 oyuncu ve önlerinde de teknik ve güçlü bir libero yer alıyor.  Kanatlarda hızlı ve baskılı futbola dayalı oyun taktikleri benimsenirken, hücum hatlarında hava toplarına hakim ve güçlü bir santrafor ile oynuyor.
Takım ruhuna inanan ve önem veren, iyi bir motivasyon ustası olan Rehhagel  çoğu zaman savunmaya dayalı bir futbol oynatması ile eleştirilse de, başarısının bu eleştirilere en güzel cevap olduğunu söylüyor.
Alman ekolünü denediği senelerde genellikle başarılı olan Galatasaray’da bu sistemin hayata geçirilmesi mümkün elbette. Özellikle prese dayalı futbol oynarken, fiziksel dayanıklılık ve kondisyonun ön plana çıktığı; disiplinden asla taviz verilmeyen bir sistemde Galatasaray gerçek kimliğine bürünecektir. Mevcut oyuncu kadrosu ile bu sistemi hayata geçirmek  zor değil, imkansız. Kale hattından başlayan, savunma ve orta sahada devam eden dayanıksız ve disiplinsiz oyunculara, hücum hattında eklenen beceriksizlik de eklenirse bu sistemin neden bu hali ile hayata geçirilemeyeceği aşikâr. Bu nedenle Helvacı’nın Rehhagel için kullandığı tabir teknik direktör değil, futbol aklı. Takımın tüm sistemini yeniden inşa etmesi istenecek olan Rehhagel’in  kendi sistemine uygun oyuncuları getirmesi bekleniyor ki bu yönde  bazı anlaşmaların yapıldığını söylüyorlar.
14 Mayıs kongresinde Helvacı seçilir mi bilemem fakat Rehhagel isminin ve sisteminin, Galatasaray’ın kaybettiği ruh ve disiplin anlayışını geri kazanabilmek adına doğru bir adım olduğunu düşünüyorum.
Kariyeri boyunca bir çok lakap kazanan Rehhagel’in son lakabı König yani Kral… Türkiye’ye gelirse bakalım portföyüne hangi lakapları ekleyecek. Tabi Rehhagel ismi Almanya’da da sıkça teleffuz ediliyor. Özellikle Schalke 04’ün sezon sonunda Rehhagel’e gideceği ve takımı ona teslim edeceği söylentiler arasında.
Umarım hayırlısı olur ve kazanan aday günü değil geleceği kurtarmak adına plan yapma cesaretini gösterir.
Kaynaklar: 
en.wikipedia.org
blog.espow.com   

3 Mayıs 2011 Salı

Erman Hoca Oltaya Gelmiş...

Hürriyet'in bugün (03.05.2011) tarihli spor sayfası Erman Hoca'nın yazısına ayrılmış.

"Verdikleri kararlarla 1 milyar Euro’luk Süper Lig’in kaderini belirleyen FIFA hakemlerinin yaptıklarına bakın.." şeklinde başlayan ve hakemlerin Trabzonspor - Gaziantepspor maçı dönüşünde, İstanbul Sabiha Gökçen havaalanından evlerine Havaş otobüsünü kullanarak gitmeleri üzerine yazılmış bir yazıya...

Hoca, hakemlerin TFF tarafından gayet iyi tutarlarda harcırah aldıklarını, bu harcırahı harcamaktan korkmamaları gerektiğini yazmış..  Uzatmiyayım, merak edenler için buyrun yazının linki  http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/17691732.asp

Oysa işin aslı biraz farklı... TFF hakemlerin stadyum - havaalanı - otel –transferlerini VIP minibüsler ile sağlıyor. Oldukça lüks ve konforlu olan bu araçlar hakemler için büyük kolaylık sağlıyor. Havaalanından eve ise hakemler taksi tutarak dönüyorlar.

Trabzon dönüşünde uçak indiğinde ve hakemler dışarı çıktıklarında, dışarıda bir kargaşa yaşanıyor. Bir tv kanalının muhabiri ile maçtan dönen Trabzonspor taraftarlı arasında bağrışmalar yaşandığını gören hakem Havaş otobüsüne yöneliyor.

Sadece birkaç dakika sonra gerginlik sona erdiğinde Havaş’tan inerek taksiye biniyorlar ve evlerine gidiyorlar. Yani 1 milyar dolarlık Süper Lig'in kaderini belirleyen hakemler Havaş'la değil, taksi ile evlerine dönmüşler...

Herşey bir yana, 4 hakemin Havaş otobüsüne binmeleri taksiye binmelerinden daha pahalıya geliyor. Hani parayı düşünseler Havaş'a değil, taksiye binerler...


2 Mayıs 2011 Pazartesi

ST Süper Lig ve Premier Lig Hafta Sonu Maç Yayınları

Hafta sonu aynı anda oynanacak maçlar nedeni ile ortaya çıkacak yayın akışı aşağıdaki şekilde:


İyi seyirler dilerim...