Geçerliliğini halen koruyan ve bence spor kulübü yöneticilerinin ciddi bir şekilde düşünüp aksiyon almaları gereken bir konu...
Alman’lar bu işi bilmiyor
-Bora Koçyiğit - www.gazeteport.com (Ocak 2009)
On binlerce futbol taraftarını tribünlere çeken, milyonları televizyon ekranları karşısına kilitleyen sahada yaşanan mücadelenin yarattığı müthiş heyecan fırtınasıdır. Güzel ülkemizde bu mücadele hep hakemler üzerinden yaratılan kaos ortamının gölgesinde kalıyor. Alınan neticede hakem her zaman önemli bir etken olarak kabul görüyor. Futbol kurallarından bihaber bazı medya mensupları sayesinde yanlış yönlendirilen insanlar ise bir sonraki maça geldiklerinde, hakem henüz ısınmak için sahaya çıkarken küfür etmeye başlıyorlar.
Bu iş Avrupa’da neden böyle değil? Neden Avrupa ülkelerinde hakem daha saygın? Onlar hiç hatalı düdük çalmıyorlar mı? Önemli bir hakem hatasından sonra hangi gazeteyi açarsanız açın bu sorulardan en az biri ile karşılaşıyorsunuz. Aslında bu soruların cevabı çok açık bir şekilde gözler önünde duruyor. Ama ne yazık ki bu gerçekler görülemiyor. Aslında görülenler de ön plana çıkartılmıyor. Alınan kötü bir sonuçta suçu hakeme atmak varken buna ne gerek var? İşte Avrupa’da bu yapılmıyor. Yani alınan kötü bir neticede tek suçlu hakem olarak görülmüyor. Aslında bakış açımızı Avrupa olarak nitelendirmek doğru değil. Kültürel gelişimini ilerletmiş ülkelerde sahada verilen mücadele ön plana çıkıyor. Ülkemiz gibi gelişimini henüz istenen seviyeye getirmeyi başaramamış ülkeler ise işin kolayına kaçıyor. 90 dakika, belki de koca bir sezon başarılamayan şeyleri, kötü sonuçları iki düdüğe bağlayarak o ana kadar yapılan türlü yönetimsel hataları, teknik – taktik hatalarını ve oyuncu hatalarını bir anda aklıyorlar. Kendilerini sorgulayacak ve dur diyecek kalitede bir taraftar kitlesi de olmadığından tüm başarısızlığı hakeme fatura etmek onları kurtarıyor.
Ülkelerin futbol ve yukarıda kaleme aldığım konular hakkındaki ideolojilerini gösteren bir örnek iki gün önce ülkemizde yaşandı. Ama bu olayı kim gördü, kim yorumladı, kim gündeme getirdi?
Alman Futbolu… Alsak elimize kamerayı, sokağa çıksak, vatandaşlarımıza Alman Futbolu denilince akıllarına gelen ilk şeyi sorsak, gelen cevapların büyük çoğunluğu “disiplin” olacaktır. Alman futbolunda disiplin hep ön plandadır. Peki bu disiplin nasıl sağlanıyor. Sahada sadece kazanmak için terinin son damlasına kadar mücadele eden oyuncular neden hakemle uğraşmıyor, neden maç sonu saatlerce hakem konuşulmuyor?
TRT Radyospor Cup’ta Galatasaray ile Werder Bremen takımlarının karşılaştıkları maçta, hakeme küfür etmesi nedeni ile oyundan atılan Torsten Frings’e bu davranışından ötürü Alman kulübü 1 maç kadro dışı bırakma cezası verdi. Oynanan sadece bir özel maç. Bu kırmızı karttan dolayı Teknik Direktör Thomas Schaaf, “Bunun sonuçları olacaktır” şeklinde bir açıklama yapıyor. Peki Frings ne yapıyor? Ben İngilizce söylemiştim, hakem FİFA hakemi değildi, zaten İngilizce de bilmiyordu. Bu düzeyde maç yöneten biri beni nasıl anlamaz demiyor! “Yaptığım aptalca bir hareketti. Bu yüzden bir ceza alacağım ve bunu hak ettim” diyerek özür diliyor.
Şimdi kendinizi Werder Bremen takımının bir oyuncusu yerine koyun. Oynan uyduruk bir özel maçta oyundan hakeme küfür gerekçesi ile atılan oyuncuya kulüp 1 maç ceza veriyor. Para cezası değil 1 maç cezası! Peki siz bu kulüpte Bundesliga maçında, ya da herhangi bir Avrupa kupası maçında hakeme nasıl davranırsınız?
İşte sayın okurlar Alman Futbolu ile Türk Futbolu ideolojileri arasındaki fark. Biz hakemle uğraşa duralım onlar maçları kazanadursun…