6 Aralık 2011 Salı

Renkler Herkes İçindir

Bu linki tıklayıp, içerideki filmi izleyerek bir görme engellinin hayatına renk katabilirsiniz.

http://renklerherkesicindir.com/

Not: Türkiye'de 700.000 görme engelli vatandaşımız yaşıyor.

8 Ekim 2011 Cumartesi

1. Ödüllü Soru Detaylı Cevap

Hakemler maç yönetimleri sırasında "diyagonal koşu sistemi" adı verilen bir koşu sistemini kullanılar. Bu sistem tarih içerisinde çeşitli varyasyonlara uğramışsa da çok büyük bir değişim görmemiştir.


6 hakemin kullanıldığı maçlarda ise hakemin, yardımcı hakemin karşısında kale çizgisine kadar inmemesi istenmeye başladı. Bu tarz bir çok hakemi zorladı çünkü 6 hakem uygulaması sadece bazı turnuvalarda uygulanıyor. Bu uygulama  yerel liglerde uygulanmıyor.

Örneğin Howard Webb, Şampiyonlar Ligi maçları sırasında kale çizgisine kadar inmeden bir koşu sistemi geliştirirken, İngiltere Premier Lig'de yönettiği maçlarda geleneksel koşu sistemini uygulamak zorunda kalıyordu.

Bunu o kadar basit görmeyin... Koşu sistemleri ve bu sisteme alışıklık bir hakemin başarısında büyük pay sahibidir. Bu sistemi iyi uygulayan hakemler pozisyon yakalamada, yer almada çok daha iyi bir performans gösterirler. UEFA'da üst düzey maç yöneten hakemlerinin, yerel liglerde yönettikleri maçlarda bu sıkıntıları yaşadığını gözlemleyen UEFA, ilave yardımcı hakemin yerini değiştirerek, yardımcı hakem tarafına aldı. Bu şekilde hakem geleneksel koşu sistemini kullanacak, böylece yerel liglerde kullanılan koşu sistemi aynen bu maçlarda da kullanılabilecek.

Tabi yardımcı hakem tarafına alınan ilave yardımcı hakemin bana göre verimliliği ciddi anlamda düşecek. Yani diğer tarafta bana göre çok daha etkili bir yardım sağlayabilirlerdi hakeme. UEFA'da  tüm bu etkenler ışığında denemelerini yapmaya devam edecek. 

Twitter üzerinden Ödüllü Yarışma - 1

Twitter üzerinden yaptığım bu ilk ödüllü yarışmaya dileyen herkes katılabilir elbette; ama kazanmak için bir şartım var. Futbol endüstrisinde çalışmamak ve hakem olmamak.

Soracağım soruyu cevaplayanlar arasında ilk doğru cevabı bilen kişiye tuttuğu takımın formasını hediye edeceğim. Becerebilirsem de, kazanan kişinin talebi doğrultusunda formayı, o takımdan istenen bir kişiye imzalatacağım :) Bu bir taahhüt değil ama büyük ihtimal yapabilirim sanıyorum.

İşte soru:

UEFA, bir kaç yıldır bazı turnuvalarda 6 hakemli sistemi uygulatıyor.  Bu seneye kadar ilave hakemler, sahaya aşağıdaki gibi yerleşiyorlardı. Görev yaptıkları yarı sahanın kale çizgisi üzerinde, kalenin yardımcı hakeme uzak tarafında...
















Bu sezon başından itibaren ise, kale arkasında görev yapan ilave yardımcı hakemin görev yeri değiştirilerek aşağıdaki şekilde uygulanmaya başlandı.
















Ben UEFA'nın neden bu değişikliğe gerek duyduğunu soruyorum. Normal olarak eski yerleşim çok daha mantıklı. Yardımcı hakemin gözünden kaçabilecek bir penaltı, korner, aut daha kolay oradaki bir ilave yardımcı hakem tarafından görülebilirdi. Ama buna rağmen UEFA ilave yardımcı hakemi yardımcı hakem tarafına taşıdı, SİZCE NEDEN?

Unutmayın, cevapları twitterdan yazmalısınız.
Bol şans...

6 Haziran 2011 Pazartesi

TFF Genel Kurul Tarihi Açıklandı

Türkiye Futbol Federasyonu, Medya İletişim Departmanı tarafından yapılan açıklama şu şekilde:

TFF Genel Kurulu 29 Haziran’da yapılacak
Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu, TFF Statüsü'nün 27. maddesi hükmü gereğince 01.06.2010 – 31.05.2011 dönemi ile ilgili olarak Olağan Genel Kurul ve Seçim Genel Kurulu’nun 29 Haziran 2011 Çarşamba günü saat 11.00'de, çoğunluğun sağlanamaması halinde ikinci toplantının aynı gündem ve delege tam sayısının asgari üçte biri ile 30 Haziran 2011 Perşembe günü aynı saatte; ikinci toplantıda da çoğunluk sağlanamadığı takdirde üçüncü toplantının aynı gündemle, çoğunluk aranmaksızın 7 Temmuz 2011 Perşembe günü aynı saatte Ankara’da yapılmasına, Genel Kurul işlemlerinin Kanun ve Statü hükümlerine uygun olarak ikmaline karar verdi.

Premier Lig Kupası ile Geleneksel Poz

Manchester United'ın kazandığı, Barclays Premier League 2010/11 Şampiyonluk Kupası ile, geleneksel  PL Workshop pozu  :)

1 Haziran 2011 Çarşamba

Beko Basketbol Ligi Final Serisi Maçları

Galatasaray CC'un, Banvit önünde farklı kazandığı maçın ardından, 26 sene sonra Basketbol Ligi finalini Galatasaray ile Fenerbahçe oynayacak. 0-0 başlayacak final serisi maçları şu şekilde:

04 Haziran 2011 Fenerbahçe Ü vs. Galatasaray CC - Sinan Erdem
06 Haziran 2011 Fenerbahçe Ü vs. Galatasaray CC - Sinan Erdem
09 Haziran 2011 Galatasaray CC vs. Fenerbahçe Ü - Abdi İpekçi
11 Haziran 2011 Galatasaray CC vs. Fenerbahçe Ü - Abdi İpekçi
14 Haziran 2011 Fenerbahçe Ü vs. Galatasaray CC - Sinan Erdem
17 Haziran 2011 Galatasaray CC vs. Fenerbahçe Ü - Abdi İpekçi
19 Haziran 2011 Fenerbahçe Ü vs. Galatasaray CC - Sinan Erdem

7 maç üzerinden oynanacak seride, 4 galibiyet elde eden takım Beko Basketbol Ligi'nin 2010-11 sezonu şampiyonu olacak. Final serisinin bu heyecan dolu maçları SPORMAX ekranlarında olacak.

22 Mayıs 2011 Pazar

Beko Basketbol Ligi Yarı Final Maçları

Son yarı finalistin de belirlenmesinin ardından Beko Basketbol Ligi'nde oynanacak yarı final karşılaşmaları şekillendi. Buna göre yarı final karşılaşmaları:

Fenerbahçe Ülker vs Efes Pilsen 24 Mayıs Salı saat 20:00

Banvit vs Galatasaray Cafe Crown 25 Mayıs Çarşamba saat 20:00

Seride 2. maçların programı da şu şekilde:

Banvit vs Galatasaray Cafe Crown 27 Mayıs Cuma saat 18:00
Efes Pilsen  vs Fenerbahçe Ülker  27 Mayıs Cuma saat 20:30

19 Mayıs 2011 Perşembe

Beko Basketbol Ligi P/O Çeyrek Final Son Maçlar

Fenerbahçe Ülker, Galatasaray Cafe Crown ve Efes Pilsen takımlarının yarı finale yükselmesinin ardından, gözler yarı finale yükselecek son takımın belirleneceği maça çevrildi.

Olin Edirne ile Banvit  19 Mayıs 2011 Perşembe günü saat 18:30'da, Edirne Mimar Sinan Spor Salonunda karşı karşıya geliyor. Seride Banvit 2-1 önde. Bu maçı Banvit'in kazanması durumunda Çeyrek Final serisi sona erecek.

Maçı Olin Edirne'nin kazanması durumunda ise seride tekrar eşitlik sağlanacak ve son yarı finalist 22 Mayıs 2011 Pazar günü saat 15:00'te Balıkesir Kara Ali Acar Spor Salonunda oynanacak 5. maçın ardından belirlenecek.

Yarı final serisine ait maçların programı da Olin Edirne - Banvit maçının seyri sonunda belli olacak.


Fenerbahçe Ülker vs Efes Pilsen (Durum 1-0)

Galatasaray Cafe Crown vs [Olin Edirne - Banvit serisinin Galibi]

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Süper Lige Hoşgeldin Samsunspor

13 Mayıs 2011 Cuma günü, Süper Ligin yeni takımı Samsunspor’un maçlarını oynadığı 19 Mayıs Stadyumu’nu incelemeye gittik. Şehirde, 6 gün sonra, Ata’mızın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basması ile başlatılan büyük ve onurlu mücadeleyi kutladığımız 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı hazırlıklarının yanı sıra; Bank Asya 1.Ligde şampiyon olarak Spor Toto Süper Lig’e yükselen Samsunspor’un kutlama hazırlıkları her sokakta hissediliyordu. Seyahatimizin kısıtlı bir zamanla sınırlı kalması nedeni ile fazla gezemedim ama orada bulunduğum kısa süre içerisinde Samsunspor ile ilgili edindiğim izlenimleri sizlerle paylaşmak istedim.
Ziyaretimizin amacı,Türkiye Futbol Federasyonu yetkilileri ile birlikte 19 Mayıs Stadyumu’nun Süper
Lig için yeterliliğine bakmak, eksiklikleri tespit ederek 2011/12 sezonu öncesinde giderilmesi yönünde çalışmalar yapmaktı.  Ligimizin üçüncü 19 Mayıs Stadyumu’nda* elden geçirilmesi gereken önemli eksiklikler bulunuyor. Işıklandırma UEFA standardının altında. Eksik olan kamera pozisyonları var. Kale çizgisi kamera pozisyonu gibi…  Bunlar rahatlıkla sezon arasında giderilebilecek eksiklikler. Bu sezonun başından itibaren her maçta kullandığımız panaromik stüdyo yok. Basın toplantı odası olması gereken kapasitenin altında.  Flaş röportaj alanları dar ve geçişleri engeller halde. Ama yukarıda da ifade ettiğim gibi bu eksiklikler, itinalı bir çalışma ile kısa sürede giderilebilecek eksiklikler.
1993 senesinde Samsunspor’un başına geçen Romen teknik direktör Gheorghe (Gigi) Multescu’nun enteresan bir uygulaması varmış. Multescu maçlardan önce oyuncularına soyunma odasında oksijen veriyormuş. Resimde de görebileceğiniz gibi 1997 senesinde Multescu Samsun’dan ayrılsa da, bu oksijen makineleri aradan geçen 14 seneye rağmen, halen soyunma odalarında futbolcuların oturdukları sandalyelerin arkalarında duruyor.
Ziyaretimiz sırasında beni gülümseten bir resmi de paylaşmak istiyorum. Stadyum dışarısından baktığımız zaman hakem ve sporcu girişi aşağıdaki şekilde görünüyordu.
 
 
 
 
 
İçeriden baktığımızda ise durum şu şekilde.
 
 
 
 
 
 
 
Hakem girişinin sporcu girişinden ayrı olması zorunluluğu ile yapılmış bir uygulama ama bu şekilde olmamalı tabi J
1975’te yapılan bir stadyum olan 19 Mayıs Stadyumu Samsunspor yönetiminin ve çalışanlarının üstün gayreti ile bugün halen hizmet veriyor. Ama şehri biraz sonra detaylı anlatacağım büyük bir heyecan sarmış durumda. Yeni bir stadyum…  2010/11 sezonunda, Bank  Asya 1. Lig’de oynadıkları maçlarda büyük bir seyirci ortalaması ile  oynamışlar. Maçlarda taraftar sayısı 10binlerin altına pek düşmemiş. 16.447  koltuk kapasiteli stadyum birçok maçta tam kapasite ile dolmuş. Hatta bazı  maçlarda o kadar büyük talep olmuş ki birçok taraftar stadyum dışarısında  kalarak maçlara girememiş. Bu nedenle bugünlerde söylenti bile olsa, 30-35bin  koltuk kapasiteli yeni bir stadyum şehirde heyecan yaratmış.

 
Bu heyecanın yanı sıra Samsunspor taraftarlarının kafalarını karıştıran bir olay daha var. Samsunspor’un mevcut yönetimi ve başkanı Erkurt Tutu 2010 Şubat’ta iki sene için tekrar başkan seçilmiş. Şehirde Tutu’ya büyük sempati var. Tutu, Samsunspor yönetimine, Samsunspor’un averajla Bank Asyada kalabildiği sezonda gelmiş. Samsunspor’un sahipsiz kaldığı, kimsenin taşın altına elini sokmadığı bir dönemde ekibi ile sorumluluğu alan Tutu, çok kısa bir süre içerisinde takımı bir Şampiyon takım kimliğine kavuşturmuş. Üstelik bunu para harcayarak değil, sistem ve disiplini takıma kazandırarak başarmış. Samsunspor’un, averajla ligde kaldığı sene takımın değeri 19 milyon TL’miş. Bu sene Süper Lig’e yükselen takımın toplam değeri ise yaklaşık 5 milyon TL. Akılcı transfer politikaları sayesinde bugün yakalanan başarı kesinlikle tesadüf değil.  Takımda iki oyucu ön plana çıkartılıyor. Bu oyunculardan biri sürpriz değil, Simon Terwase Zenke. Nijerya’nın kuzey bölgesi olan Kaduna’da 1988 senesinde doğan Zenke, güçlü fiziği ve sağlam kondisyonu ile bu sene takıma büyük katkı sağlamış. Attığı 16 gol ile Bank Asya 1. Ligin gol krallığı tacını da giydi. Samsunspor’u biraz takip eden herkes için Zenke’nin adının ön plana çıkartılması son derece normal; benim duyunca o kadar etkili olmasına şaşırdığım ikinci isim ise Kemal Tokak. 1989 Yüreğir doğumlu Kemal, Çanakkale Dardenel spor tarafından, TFF 3. Ligde Orhangazi takımında oynarken, Samsunspor tarafından keşfedilmiş.  Teknik direktör Hüseyin Kalpar’ın ısrarla istediği Kemal için, Dardanel’in istediği bonservis ücretini, Samsunspor’un kabul etmemesi üzerine, Kemal’in babasının cebinden ödeyerek oğlunu Samsunspor’a getirdiği söylentileri var. Lisansı, ligin ilk maçından sadece birkaç gün önce yetiştirilen Kemal, savaşçı ruhu ve ahlaklı kişiliği ile bu sezon en çok adından bahsettiren futbolcu olmuş.
Tüm bu başarılı işleri gerçekleştiren yönetimin başkanı Erkurt Tutu’nun oldukça mütevazi bir kişiliğe
sahip olduğu ve hatta şampiyonluk resimlerinde bile yer almadığı söyleniyor. Şehirde böylesine evilen bir kişi başkan Tutu… Samsunspor’un Spor Toto Süper  Lige yükselmeyi garantilemesi ile birlikte kulübün daha büyük atılımlar  yapması düşüncesini savunan Galip Öztürk Samsunspor yönetimine talip olmuş. Metro  Turizm’in kurucusu Öztürk, büyük bir maddi kaynak ile yönetime  gelerek,  amsunspor’a yeni bir stadyum yapmayı ve Süper Lig’de başarılı olacak değerli bir kadro kurmayı vaat etmiş. Bu noktada Samsun’lular ikiye ayrılmış durumda. Paranın saadet getirmeyeceğine inananlar mevcut başkanın görev süresi sonu olan 2013 Şubat’a kadar görevine devam etmesi gerektiğini avunurken, diğer kişiler ise Öztürk’ün Samsunspor’a büyük güç katacağını düşünüyorlar.
Başkan Erkurt Tutu,  Öztürk’ün yönetime talip olmasından sonra, yeni seçilmiş olmasına ve 2 sene  zamanı olmasına rağmen kongre kararı almış. Samsunspor’a hizmet etmek isteyen bir işadamına engel lmak istemediğini  söyleyerek 4 Haziran’da yapılacak kongre ile başkanlığı bırakacağını açıklamış.  öylesi, Türkiye’de alışılmamış bir yönetim anlayışına sahip bir başkanın  görevi bırakmasından şahsen züldüm. Umarım her şey Samsunspor için iyi olur.  Bana göre Süper Lig’in her zaman bir futbolcu abrikası olan Samsunspor’a  ihtiyacı var. Yeni Tanju’lar, Ertuğrul’lar, İlhanl’ar, Tümer’ler, Cenk’ler,  Celil’ler ve şimdi Kemal’ler ve daha niceleri için… 
Süper Lige hoş geldin  Samsunspor…
Bu bir Bora Koçyiğit yazısıdır…
* Diğer iki 19 Mayıs Stadyumu Ankara ve Manisa’da bulunmaktadır.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

Beko Basketbol Ligi P/O 2. Maçlar

Beko Basketbol Ligi 2010/11 sezonu Play Off  Çeyrek Final 2. maçlarında alınan sonuçlar şu
şekilde:
Efes Pilsen: 78 Pınar Karşıyaka: 74  (Durum 2-0)
Antalya B.Ş.B: 79 Fenerbahçe Ülker:90 (Durum 3-0)*
Banvit:77  Olin Edirne:59 (Durum 1-1)  
Beşiktaş Cola Turka:70 Galatasaray Cafe Crown:80 (Durum 3-0)*

*Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray Cafe Crown yarı finale yükseldiler.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Rehhagel Kimdir? Aranan Futbol Aklı Olabilir mi?

14 Mayıs 2011 tarihinde yapılacak olan Galatasaray kongresinde, başkanlık için yarışacak 3 adaydan biri olan Prof. Dr. Mehmet Helvacı’nın, seçilmesi durumunda takımın başına getireceği “futbol aklı” belli oldu.
Mehmet Helvacı
Helvacı, seçim dönemi süresince katıldığı televizyon ve radyo programlarında, kongre üyeleri ile yaptığı toplantılarda, hep bir futbol aklından bahsetmişti. Galatasaray’ın yaşadığı başarısızlık dönemlerinde, her defasında bir futbol aklının katkıları ile çıkışa geçildiğini ve bugünün de tam olarak bir çöküş dönemi olduğunu söylüyordu. Daha önceki başarısızlık dönemlerinden Jupp Derwall ve Karl-Heinz Feldkamp’ın Galatasaray’da futbol ekolünü baştan şekillendirmesi ile çıkan, üstelik çıkış dönemini Galatasaray tarihinin en büyük başarıları ile taçlandıran kulübün, bugün yine bu şekilde bir futbol aklına ihtiyacı olduğunu savunuyordu.
Futbol aklından kasıt, bu kişiyi sadece takımın başına geçirmek değil, tüm transferlerin, alt yapı sisteminin bu futbol aklı tarafından oluşturulması ve geleceğin şekillendirilmesiydi.
Helvacı bu isimi açıklamadı halen resmen fakat dün twitterda yazdığım gibi bu isim kesinlikle Otto Rehhagel. Peki kimdir Rehhagel? Gerçekten Galatasaray için bir futbol aklı olabilir mi? 
1938, Almanya Essen doğumlu olan Otto Rehhagel, wikipedia’ya göre Alman Futbol Ligi Bundesliga’da futbolcu ve teknik adam olarak 1.000’in üzerinde maça çıkan tek futbol adamı. Profesyonel futbol kariyerine 1957 yılında başlayan Rehhagel, özellikle 1965-72 seneleri arasında FC Kaiserslauten takımında büyük başarılara imza attı. Futbolu bıraktıktan hemen sonra 34 yaşındayken başladığı teknik direktörlük kariyerinde aslında ilk senelerde fazla başarılı olamadı. İlk takımı FC Saarbrücken’i çalıştırırken, Dortmund karşısında aldığı 12-0’lık mağlubiyetten sonra kendisine Otto Torhagel (Otto Gol Fırtınası) adını takmışlardı. Teknik direktörlük kariyerinin hemen başında aldığı bu sonuça pes etmeyen Rehhagel sırasıyla Kickers Offenbach, Werder Bremen, Arminia Bielefeld, Fortuna Düsseldorf, Werder Bremen, Bayern Münih ve Kaiserslauten takımlarını çalıştırdı. Özellikle Werder Bremen takımının başındayken başardıkları lakabını Gol Fırtınasından, Baş Amiral (Vize Admiral) olarak değişmesine de yol açtı. Bu süre zarfında Bremen Alman Ligine tam anlamı ile damgasını vurdu. UEFA Kupa Galipleri Kupasını kazandı ve ezeli rakipleri Hamburg’u neredeyse her alanda saf dışı bıraktı. 
2001 senesinde kariyeri için çok büyük bir adım olan Yunanistan macerasına yelken açtı. EURO 2004 turnuvasında gösterilen müthiş performans sonrasında 2004 senesinde “Yılın Yunanlısı” ödülünü aldı.
Rehhagel’in teknik direktörlük tarzı “kontrollü hücum” şeklinde ifade ediliyor. Savunma iskeletinin temelinde çok güçlü ve iri, hava toplarında başarılı en az 2 bazen 3 oyuncu ve önlerinde de teknik ve güçlü bir libero yer alıyor.  Kanatlarda hızlı ve baskılı futbola dayalı oyun taktikleri benimsenirken, hücum hatlarında hava toplarına hakim ve güçlü bir santrafor ile oynuyor.
Takım ruhuna inanan ve önem veren, iyi bir motivasyon ustası olan Rehhagel  çoğu zaman savunmaya dayalı bir futbol oynatması ile eleştirilse de, başarısının bu eleştirilere en güzel cevap olduğunu söylüyor.
Alman ekolünü denediği senelerde genellikle başarılı olan Galatasaray’da bu sistemin hayata geçirilmesi mümkün elbette. Özellikle prese dayalı futbol oynarken, fiziksel dayanıklılık ve kondisyonun ön plana çıktığı; disiplinden asla taviz verilmeyen bir sistemde Galatasaray gerçek kimliğine bürünecektir. Mevcut oyuncu kadrosu ile bu sistemi hayata geçirmek  zor değil, imkansız. Kale hattından başlayan, savunma ve orta sahada devam eden dayanıksız ve disiplinsiz oyunculara, hücum hattında eklenen beceriksizlik de eklenirse bu sistemin neden bu hali ile hayata geçirilemeyeceği aşikâr. Bu nedenle Helvacı’nın Rehhagel için kullandığı tabir teknik direktör değil, futbol aklı. Takımın tüm sistemini yeniden inşa etmesi istenecek olan Rehhagel’in  kendi sistemine uygun oyuncuları getirmesi bekleniyor ki bu yönde  bazı anlaşmaların yapıldığını söylüyorlar.
14 Mayıs kongresinde Helvacı seçilir mi bilemem fakat Rehhagel isminin ve sisteminin, Galatasaray’ın kaybettiği ruh ve disiplin anlayışını geri kazanabilmek adına doğru bir adım olduğunu düşünüyorum.
Kariyeri boyunca bir çok lakap kazanan Rehhagel’in son lakabı König yani Kral… Türkiye’ye gelirse bakalım portföyüne hangi lakapları ekleyecek. Tabi Rehhagel ismi Almanya’da da sıkça teleffuz ediliyor. Özellikle Schalke 04’ün sezon sonunda Rehhagel’e gideceği ve takımı ona teslim edeceği söylentiler arasında.
Umarım hayırlısı olur ve kazanan aday günü değil geleceği kurtarmak adına plan yapma cesaretini gösterir.
Kaynaklar: 
en.wikipedia.org
blog.espow.com   

3 Mayıs 2011 Salı

Erman Hoca Oltaya Gelmiş...

Hürriyet'in bugün (03.05.2011) tarihli spor sayfası Erman Hoca'nın yazısına ayrılmış.

"Verdikleri kararlarla 1 milyar Euro’luk Süper Lig’in kaderini belirleyen FIFA hakemlerinin yaptıklarına bakın.." şeklinde başlayan ve hakemlerin Trabzonspor - Gaziantepspor maçı dönüşünde, İstanbul Sabiha Gökçen havaalanından evlerine Havaş otobüsünü kullanarak gitmeleri üzerine yazılmış bir yazıya...

Hoca, hakemlerin TFF tarafından gayet iyi tutarlarda harcırah aldıklarını, bu harcırahı harcamaktan korkmamaları gerektiğini yazmış..  Uzatmiyayım, merak edenler için buyrun yazının linki  http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/17691732.asp

Oysa işin aslı biraz farklı... TFF hakemlerin stadyum - havaalanı - otel –transferlerini VIP minibüsler ile sağlıyor. Oldukça lüks ve konforlu olan bu araçlar hakemler için büyük kolaylık sağlıyor. Havaalanından eve ise hakemler taksi tutarak dönüyorlar.

Trabzon dönüşünde uçak indiğinde ve hakemler dışarı çıktıklarında, dışarıda bir kargaşa yaşanıyor. Bir tv kanalının muhabiri ile maçtan dönen Trabzonspor taraftarlı arasında bağrışmalar yaşandığını gören hakem Havaş otobüsüne yöneliyor.

Sadece birkaç dakika sonra gerginlik sona erdiğinde Havaş’tan inerek taksiye biniyorlar ve evlerine gidiyorlar. Yani 1 milyar dolarlık Süper Lig'in kaderini belirleyen hakemler Havaş'la değil, taksi ile evlerine dönmüşler...

Herşey bir yana, 4 hakemin Havaş otobüsüne binmeleri taksiye binmelerinden daha pahalıya geliyor. Hani parayı düşünseler Havaş'a değil, taksiye binerler...


2 Mayıs 2011 Pazartesi

ST Süper Lig ve Premier Lig Hafta Sonu Maç Yayınları

Hafta sonu aynı anda oynanacak maçlar nedeni ile ortaya çıkacak yayın akışı aşağıdaki şekilde:


İyi seyirler dilerim...

26 Nisan 2011 Salı

Alman'lar bu işi bilmiyor...

Arşivimi tararken gözüme çarpan bu kısa yazıyı paylaşmak isterim.
Geçerliliğini halen koruyan ve bence spor kulübü yöneticilerinin ciddi bir şekilde düşünüp aksiyon almaları gereken bir konu...

Alman’lar bu işi bilmiyor
-Bora Koçyiğit - www.gazeteport.com (Ocak 2009)

On binlerce futbol taraftarını tribünlere çeken, milyonları televizyon ekranları karşısına kilitleyen sahada yaşanan mücadelenin yarattığı müthiş heyecan fırtınasıdır. Güzel ülkemizde bu mücadele hep hakemler üzerinden yaratılan kaos ortamının gölgesinde kalıyor. Alınan neticede hakem her zaman önemli bir etken olarak kabul görüyor. Futbol kurallarından bihaber bazı medya mensupları sayesinde yanlış yönlendirilen insanlar ise bir sonraki maça geldiklerinde, hakem henüz ısınmak için sahaya çıkarken küfür etmeye başlıyorlar.

Bu iş Avrupa’da neden böyle değil? Neden Avrupa ülkelerinde hakem daha saygın? Onlar hiç hatalı düdük çalmıyorlar mı? Önemli bir hakem hatasından sonra hangi gazeteyi açarsanız açın bu sorulardan en az biri ile karşılaşıyorsunuz. Aslında bu soruların cevabı çok açık bir şekilde gözler önünde duruyor. Ama ne yazık ki bu gerçekler görülemiyor. Aslında görülenler de ön plana çıkartılmıyor. Alınan kötü bir sonuçta suçu hakeme atmak varken buna ne gerek var? İşte Avrupa’da bu yapılmıyor. Yani alınan kötü bir neticede tek suçlu hakem olarak görülmüyor. Aslında bakış açımızı Avrupa olarak nitelendirmek doğru değil. Kültürel gelişimini ilerletmiş ülkelerde sahada verilen mücadele ön plana çıkıyor. Ülkemiz gibi gelişimini henüz istenen seviyeye getirmeyi başaramamış ülkeler ise işin kolayına kaçıyor. 90 dakika, belki de koca bir sezon başarılamayan şeyleri, kötü sonuçları iki düdüğe bağlayarak o ana kadar yapılan türlü yönetimsel hataları, teknik – taktik hatalarını ve oyuncu hatalarını bir anda aklıyorlar. Kendilerini sorgulayacak ve dur diyecek kalitede bir taraftar kitlesi de olmadığından tüm başarısızlığı hakeme fatura etmek onları kurtarıyor.

Ülkelerin futbol ve yukarıda kaleme aldığım konular hakkındaki ideolojilerini gösteren bir örnek iki gün önce ülkemizde yaşandı. Ama bu olayı kim gördü, kim yorumladı, kim gündeme getirdi?

Alman Futbolu… Alsak elimize kamerayı, sokağa çıksak, vatandaşlarımıza Alman Futbolu denilince akıllarına gelen ilk şeyi sorsak, gelen cevapların büyük çoğunluğu “disiplin” olacaktır. Alman futbolunda disiplin hep ön plandadır. Peki bu disiplin nasıl sağlanıyor. Sahada sadece kazanmak için terinin son damlasına kadar mücadele eden oyuncular neden hakemle uğraşmıyor, neden maç sonu saatlerce hakem konuşulmuyor?

TRT Radyospor Cup’ta Galatasaray ile Werder Bremen takımlarının karşılaştıkları maçta, hakeme küfür etmesi nedeni ile oyundan atılan Torsten Frings’e bu davranışından ötürü Alman kulübü 1 maç kadro dışı bırakma cezası verdi. Oynanan sadece bir özel maç. Bu kırmızı karttan dolayı Teknik Direktör Thomas Schaaf, “Bunun sonuçları olacaktır” şeklinde bir açıklama yapıyor. Peki Frings ne yapıyor? Ben İngilizce söylemiştim, hakem FİFA hakemi değildi, zaten İngilizce de bilmiyordu. Bu düzeyde maç yöneten biri beni nasıl anlamaz demiyor! “Yaptığım aptalca bir hareketti. Bu yüzden bir ceza alacağım ve bunu hak ettim” diyerek özür diliyor.

Şimdi kendinizi Werder Bremen takımının bir oyuncusu yerine koyun. Oynan uyduruk bir özel maçta oyundan hakeme küfür gerekçesi ile atılan oyuncuya kulüp 1 maç ceza veriyor. Para cezası değil 1 maç cezası! Peki siz bu kulüpte Bundesliga maçında, ya da herhangi bir Avrupa kupası maçında hakeme nasıl davranırsınız?

İşte sayın okurlar Alman Futbolu ile Türk Futbolu ideolojileri arasındaki fark. Biz hakemle uğraşa duralım onlar maçları kazanadursun…

3 Mart 2011 Perşembe

Mekanın Cennet Olsun Haldun Ağabey

90'lı senelerin başında tanıdığım, ve o sıcak gülümsemesi, içten bakışları ile hayatıma giren sevgili Haldun Ağabeyimizi kaybetmenin sonsuz üzüntüsü içerisindeyim.

Mekanın Cennet olsun ağabey...
Allah sevdiklerine ve ailene sabır versin...




Haldun ÖZDEMİR


İlk çalışma hayatına Suudi Arabistan’da Tekfen’le başladı. 27 senedir de zevkle Tekfen’de çalışıyor. “Belki de Tekfen’de öğrendiklerimi eğitim hayatında edinemezdim” diye düşünüyor. “Çok şeyler öğrendim. Bugün, gördüklerim ve yaşadıklarımla 3-4 tane kitap yazarım. Tekfen bir derya. Tekfen’in kendine has felsefesi var. Tekfen’de çalışmanın onuruna ve zevkine eriştim. Burada bir aile gibiyiz. Tekfencilik deniyor buna”. Haldun Özdemir, evli ve 14 yaşında bir oğlu var.

1 Mart 2011 Salı

Google ve Blogspot'a Mektup!

Öyle bir güne uyandık ki web alemi darmadağan...

Blogspot.com üzerinden yayın yapan bazı bloglara erişilememesi ve bunun Digiturk'un açtığı bir davanın sonucu olarak ortaya çıkması, yıllardır bu sayfalara emek veren bir çok blog yazarının canını sıktı.
Böyle olması da çok doğal, yani yıllardır emek verip, birikimlerinizi paylaştığınız bir mecranın böylesine bir nedenle zarar göreceği düşüncesi, bu tür tepkilere yol açtı.

Ama anlamadığım birşeyler de var bu süreçte. O da bu tepkilerin nasıl olup da bu işte mağdur olan bir şirkete, DIGITURK'e yönelmesi.

Açıkçası bu durum beni son derece büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. "Emeğe saygı" kavramına en çok önem vermesi gereken kesimin blog yazarları olduğunu düşünürdüm. Özellikle, bloglarda yapılan güzel çalışmaların, kaynak gösterilmeden başkaları tarafından kullanılmasına gösterilen büyük tepki beni bu yönde düşünmeye sevketmişti. Oysa bu durumda tam tersi oldu; tepki gösterilmesi gereken gerçek ihmal sahipleri "sahiplenilirken", herhangi bir suçu olmamakla beraber olayın mağduru olan bir şirket suçlu konuma sokulmaya çalışıldı.

Digiturk çok ama çok uzun bir zamandır sahibi olduğu içeriğin kanunsuz bir şekilde kullanılmasına tepki gösteriyor. Bu içeriklerin kullanıldığı bir çok şirket, çeşitli methodlarla bu "çalıntı" görüntülerin, kendi adlarına gölge düşürmemesi ve kanun dışı bir suça ortak olmamak adına önlem alıyor. Google şirketi ise malesef bu ihmal karşısında kılını bile kıpırdatmıyor. Bazı bloglarda alenen Digiturk'ün malı olan içerik kullanılıyor, kanun dışı izleme metodları için yol gösteriliyor vs vs...  

Defalarca uyarılar yapılıyor Google'a... Tık yok... Sonunda hukuk nezdinde hakkını aramak zorunda kalıyor Digiturk. Bir nevi evine giren hırsız için polisi çağırıyor... Ama o da ne...  İnsanlar çıkıyor, bencilce ve mesnetsizce, sabırla hukuksal çözüm arayan kurumu suçlamaya başlıyor. Bugün özellikle twitter'da, hiç ummayacağım kişilerden saçma ötesi mesajlar gördüm.

Acaba bu kişiler, Digiturk'e gösterdikleri tepkinin %30'unu Google'a gösterseler, ve çalıntı mal yayınlayan sayfaların kapatılmasını talep etseler, Google bu kadar vurdumduymaz davranabilir miydi? Kendi bloglarında oluşturacakları ufak bir bölümde "Hırsızlığa Hayır" tarzı bir mesaj verseler, Google bu şekilde duyarsız kalabilir miydi?

Bugün Digiturk'e mektup yazanlar, zamanında Google'a mektup yazsa bugün bizim bloglarımız kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalır mıydı?

Bu yazının amacı kendisinden, ailesinden, hayatından zaman ayırıp bir sayfa yaratmayı başarmış ve bugün bu sayfaların kapanma tehlikesi nedeni ile hayal kırıklığı yaşayan, üzülen, tepki gösteren blogger dostlarımı bir kaç saniye düşünmeye davet etmektir...

karmaalan.blogspot.com
Bora Koçyiğit

11 Ocak 2011 Salı

Emenike'ye Sahip Çıkalım

Bugün Sevgili Bener Onar'ın blogunda görünce ben de kendi bloguma taşımak istedim.
Sadece futbolseverlerin degil, insan haklarına duyarlı herkesin önemle üzerinde durması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.

Bener Onar'ın ilgili yazısı için... http://antoniobenerrivo.blogspot.com/2011/01/karabuk-uyuma-emenikeye-sahip-ck.html

10 Ocak 2011 Pazartesi

İstanbul Oyuncak Müzesi - Sunay Akın

Çok uzun zamandır yapmayı istediğim ama gerek iş yoğunluğu gerekse tembellik nedeni ile sürekli ertelediğim şeylerden bir tanesini bu hafta sonu yapabildim. Açıldığı ilk günden beri gitmek istediğim Sunay Akın’ın oyuncak müzesini ziyaret ettim. Hem de öyle üstün körü bir ziyaret değil, tam 2,5 saat boyunca, tüm detayları inceleyip özümseyerek…
Sunay Akın’ın birkaç konferansını izleme şansı bulmuş bir kişi olmam nedeni ile zaten kendimi başka bir dünyaya girmek konusunda hazırlamıştım. Fakat o güzel konaktan içeriye ilk adımımı attığım andan itibaren,  yaşadığım duyguları önceden tahmin edebilmemin pek de mümkün olmadığını anladım.
Her döneme ait oyuncakların sergilendiği müzede, sadece oyuncakları değil; bu oyuncakların temsil ettikleri dönemleri de detaylı birşekilde görmek mümkün. II. Dünya Savaşı dönemi oyuncakları, 1910’larda yapılmış ve o dönemin çocukların hayallerini süsleyen ev minyatürleri, insanoğlu Ay’a ayak basmadan önce o dönem çocuklarının oynadıkları UFO oyuncakları ve daha neler neler…
Daha fazla detay vererek oraya gideceğiniz zaman duyacağınız heyecanı azaltmak istemiyorum.
Müzenin internet sayfasına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

7 Ocak 2011 Cuma

T.F.F.'den Kamuoyuna Açıklama

Türkiye Futbol Federasyonu, dün Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlara ilişkin olarak bir açıklama yaptı. Açıklamanın özeti, aksiyon alınması için gerekçeli kararın beklendiği...

Açıklamanın tamamı şu şekilde:

Türkiye Futbol Federasyonu, Anayasa Mahkemesi’nin 6 Ocak 2011’de 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. maddesi ile ilgili verdiği kararlara ilişkin bir açıklama yaptı. Anılan kararla, Tahkim Kurulu’nun kararlarının kesin ve nihailiği hususunun bir kez daha aydınlığa kavuşturulduğunun ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin henüz yayınlanmayan gerekçeli kararının beklenmesi gerektiğinin vurgulandığı açıklamanın tam metni şöyle:   

Anayasa Mahkemesi söz konusu toplantıda;

“Tahkim Kurulu kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlar ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz” şeklindeki 4. fıkrasının  “Tahkim Kurulu kendisine yapılan başvuruları kesin ve nihai olarak karara bağlar” şeklindeki ifadesinin Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiş ve bu fıkranın sadece “ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna başvurulamaz” şeklindeki ifadesini iptal etmiştir.

Ayrıca Anayasa Mahkemesi kararında, 5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 6. Maddesinin;  

“Tahkim Kurulu, bu Kanun uyarınca bağımsız ve tarafsız bir zorunlu tahkim mercii olup TFF’nin en üst hukuk kuruludur ve TFF Statüsü ve ilgili talimatlarda belirtilen nitelikteki uyuşmazlıklar ile ilgili nihai karar merciidir” şeklindeki 1. fıkrasının, 

“Tahkim Kurulu, TFF Statüsü ve ilgili talimatlar uyarınca karar verme yetkisine sahip kurul ve organlar tarafından verilecek kararları nihai olarak inceleyerek münhasıran karara bağlar. Tahkim Kuruluna başvuru süresi TFF talimatlarının yayımından veya itiraz edilen kararın tebliğinden itibaren yedi gündür” şeklindeki 2. fıkrasının

“Tahkim Kurulunun oluşumu, görev, yetki, hak ve sorumlulukları ile üyelerinin sahip olması gereken nitelikler TFF Statüsünde belirlenir. Tahkim Kurulunun işleyişi ve usul kuralları TFF tarafından çıkarılacak talimatta yer alır” şeklindeki 3. fıkrasının Anayasaya aykırılık iddialarını reddetmiştir.

Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi, konuya ilişkin önceki içtihatlarına uygun şekildeki bu kararıyla Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’nun görev ve yetkisi ile kararlarının kesinliği ve nihailiği hususunu bir kez daha aydınlığa kavuşturmuştur. 
Anayasaya Mahkemesi’nin bu kararıyla ortaya çıkacak yeni uygulamanın kapsam ve içeriğinin ancak konuya ilişkin gerekçeli kararın yayınlanmasından sonra değerlendirilebileceği açıktır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Türkiye Futbol Federasyonu